İstanbul hep güzel, ama yaz gelip herkes onu terkettiğinde daha da bi güzel. Yollar boş, mesafeler yakın, kalabalık azalmış…Daha ne olsun. Eğer siz de buralardaysanız, şehirde hala güzel şeyler olmaya devam ediyor. Bunlardan birini çok geç olmadan size de haber vereyim.
10 Haziran’dan beri Depo İstanbul’da bizi bekleyen, gidince sizi yine güldüren, şaşırtan, kendine hayran bırakan biri var. Aziz Nesin. Sanki oturmuşsunuz da, hadi anlat demişsiniz, o da başlamış anlatmaya..Çünkü duvarda okuyacağınız bütün yazılar kendisine ait. Yayımlanmış, yayımlanmamış eserlerinden, güncelerinden, notlarından seçilerek hazırlanmış. Yani aslında “yazılmamış özyaşamöyküsü”. Bu öykü, resimlerle, belgelerle süslenmiş.
Aziz Nesin’in çocuk sevgisini bilmeyen yoktur herhalde. Bence serginin en güzel resimleriydi, suratında bu kadar içten gülümseme olan.
Onunla ilgili çıkan haberleri de sararmış, kesilmiş gazete kağıtlarında görebiliyorsunuz.
Yine sizi güldürmeyi başarıyor 🙂
“Ömrüne Sığmayan Adam” yüzlerce esere rağmen nasıl mütevazı..
Alt katta dolaşırken kulağınıza hep bir daktilo sesi geliyor, neden geldiğini, nerden geldiğini alt katı dolaşmayı bitirdiğinizde anlıyorsunuz. Çalışma masası, daktilosu orda sizi bekliyor. Yazarken çekilmiş görüntüsü de duvara yansıtılmış, sesle birlikte sanki gerçekten yine bir şeyler üretiyor.
Üst katta kulaklıkla dinlenebilen görüntüleri, yabancı dile çevrilmiş eserleri, seslendirilmiş hikayeleri, okuma köşesi, çıkardığı gazetelerin asılları, kitap kapaklarının baskıdan önceki düzenlemeleri, kendine göre oluşturduğu “Aziz Nesin Sözlüğü” yer alıyor. Bir de O’nu kurduğu vakıftakilerden dinlediğimiz bir video var. İzlerken birlikte vakit geçirebildikleri için onları belki biraz kıskanabiliyoruz 🙂
Çıkışta Nesin Yayınevi’ne ait kitaplardan alabiliyorsunuz. Hatta bu sergiyi sizinle birlikte eve de götürebilirsiniz, çünkü bu özyaşamöyküsü kitapçık haline getirilmiş. Bence çok güzel düşünülmüş, çok güzel bi hatıra 😉
Sergi eski tütün deposu DEPO İSTANBUL’da, Tophane’de, İstanbul Modern’e yakın bir mesafede. Bence en güzeli Şişhane’den aşağı doğru ara sokaklarda dolaşarak gitmek. 16 Temmuz’a kadar açık, giriş ücretsiz.
Siz de şu an birazcık gülümseyin diye onunla başbaşa bırakıyorum;
” 1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her Türk kendine bir soyadı alacaktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri “Eli açık”, dünyanın en korkakları “Yürekli”, dünyanın en tembelleri “Çalışkan” gibi soyadlarını aldılar. Bir mektup yazılabilecek bir zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine “Çeviker” soyadını almıştı. Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılık anlatan soyadlarını kapışıyorlardı. Hertürlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime “Nesin” soyadını aldım. Herkes “Nesin?” diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”
2 Comments
Çiğdem
Ağustos 2, 2015 at 9:41 amAziz Nesin i severim yazılarını tesbitlerini.Güzel bir yazı olmuş
Oktay YAZICI Schreiber
Eylül 11, 2017 at 3:11 pmGerçekten bu güzel ve harika paylaşımınız için de çok teşekkürler. 🙂