Berlin’de en sevdiğim şey olduğu için adına ayrı bir başlık açmayı layık gördüm 😀 Hep bilinen bir şey vardır ya hani, Alman disiplini. İşte bu disiplinin, bu sistemli olmanın bazı sonuçlarını gözle görebiliyor, ‘vayy adamlar yapmış be’ şeklinde şaşkınlıkla karşılayabiliyoruz. Bu tepkiyi en fazla verdiğimiz zamanlarda bence saatlerce duraklarda beklemeye alışmış bu bünyelerin denilen saatte beklediği araca adım attığı zamanlar. Bence ‘gelişim’in en büyük işaretçilerinden biri bu; yolda kaybettiğimiz sürenin en az olması, bir yerden bir yere gitmenin külfet olarak görülmemesi, yolculuğun ne kadar süreceğini ve bu süre sonunda gerçekten hedefe varılacağının bilinmesi. Tabii bunu sağlayabilecek en iyi sistem demiryolu. Cumhuriyet kurulduktan 10 yıl sonra “demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” diye ne güzel şarkılar söylemişiz milletçe ama daha sonraları sadece şarkılarda kalmış bu eylem. Bu yabancılar bizden daha çok ciddiye almışlar galiba bu ‘örme’ işini. Özellikle şehirler arası yolculukta tercih edebileceğin tren seçeneğinin de olması bence büyük bir lüks. Mesela biz Aachen’dan Berlin’e gece yarısı 00:50’de trene binip, Köln ve Hamburg’da 2 aktarma yapıp sabah yine tam denilen saatte vardık.
Ben trenleri, ulaştırmada raylı sistemleri çok seviyorum (Uçaklar da acayip şeyler gerçekten ama tedirgin olmuyor değilim, hele biraz salladı mı😬 tabii trenlerin çoğunun elektrikli olması, karbon ayak izimi azaltması gibi gibi girmiyorum, bir an kendimi tez yazar gibi hissettim, daha en baştan sayfayı kapatmanızı istemem :D). Berlin’de hiç otobüse binmedik, onunla ilgili yorum yapamıyorum ama Aachen’da otobüsler hep saatinde denilen duraktan geçer. Duraktaki elektronik tabelada yazan rakamlara güvenebilirsiniz yani. Burası küçük ve nüfusu az bir şehir tabii bunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Fakat Almanya’nın en kalabalık şehri Berlin’de de trafik sorunu yaşandığını gözlemlemedim. Ülke nüfusunun 5’te 1’i nin yaşadığı (bknz. İstanbul) mega kent kavramı yok, toplu taşıma herkesin kullanmayı isteyeceği yoğunlukta ve rahatlıkta..Neyse, yaşasın toplu taşıma deyip konuyu bağlıyorum 😀
Öncelikle Berlin’in ulaşım için 3 ayrı bölgeye ayrıldığı ile başlayalım; A,B, C. Genelde göreceğiniz yerler A ve B’de. Fakat diğer yazıda bahsettiğim Sachsenhausen Toplama Kampı, Potsdam (Potsdamer Platz değil), Schönefeld Havaalanı C bölgesinde kalıyor. Bu bölgeler bilet seçimleri için önemli.
Welcome Card
Bu kart genelde turistlerin tercih ettiği bir kart. 48 saatlikten başlamak üzere, 72 saatlik, 4 günlük, 5 günlük ve 6 günlük seçenekleri var. Zamanı belirledikten sonra az önce bahsettiğim bölgeleri belirlemeniz gerekiyor. Onda da 2 seçenek var: AB veya ABC. Örneğin 48 saatlik AB biletinin fiyatı 19,90 euro, ABC biletinin fiyatı 22,90 euro. Bu kartı alıp almamak için önceden hesap yapmak lazım. Şurada detaylı fiyatlar yer alıyor, almak isterseniz de yine bu siteden online alabilirsiniz. Biz bu kartı almamaya karar vermiştik, çünkü gitmeden gün gün plan yaptık. Hangi gün toplu taşıma kullanmak gerekecek karar verdik.
Sevgili Bozoki
Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir diye tam hatırlayamasam da bir söz vardı hani. İşte biz planlar yaptık ama daha Berlin Hauptbahnof’a (merkez tren istasyonu) vardığımız an çok ilginç biriyle tanıştık; Bozoki. O gün için günlük bilet alacaktık ikimizde. Makineden bilet almaya çalışırken Bozoki geldi yanımıza. Önce biraz tedirgin olduk tabii, görünüşüne göre beynimiz hemen araya önyargılarımızı koymaya başlamıştı bile. Bir şey isteyecek sandık, ama o çok kibar bir şekilde ve gayet anlaşılır ingilizcesi ile söze girdi: “Bilete mi ihtiyacınız var?”. Onu onaylayan cevabımız ile sohbetimiz başlamış oldu. Elinde kullanılmamış bilet olduğunu, bize daha düşük fiyat ile satabileceğini söyledi. Güvenemedik tabii, hem biz öyle plan da yapmamıştık. İsterseniz aşağıda sorup onaylatabilirsiniz dedi. Bizimle oraya kadar geldi, kapıda bekledi. Bankodaki kadın da onun söylediklerini doğruladı. İhtiyacı olduğu için trenden inen insanlara biletini kullanıp kullanmayacağını soruyor. Şanslıysa bulabiliyor, bulduklarını da işte böyle satıp günü kurtarmaya çalışıyor. Bozoki’nin biletini aldık neticede, bu arada bir sürü şey konuştuk. Macaristan’dan Hollanda’ya, oradan Berlin’e bir hikayesi var. Ama beni söylediği bir şey çok etkiledi. “At the beginning, you are not 50-50 person”. Yani birinin yanına gittiğinde onunla konuşmaya eşit başlamadıklarını söylemek istedi. Ben de “Anlıyorum” dedim, başka bir şey diyemedim.
SBahn, UBahn, Tram??
Berlin’de o kadar çok hat var ki, bazen kafa karıştırıcı olabiliyordu. Şehirde bir tramvay hattı (tram) var ki biz hiç kullanmadık. Tramvay hattı maalesef Google Haritalar’da görünmüyor. Bu arada Google Haritalar’da toplu taşıma katmanında SBahn ve UBahn hatlarının planlarını görebiliyorsunuz. İnip bineceğimiz durağın isimlerine bakmak, neye bineceğimize karar vermek için çok kullandık. Bu ikisini biri yer altından biri yer üstünden gidiyor diye ayıramayız çünkü ikisi de her iki yolu kullanıyorlar SBahn daha çok yer üstünü UBahn genelde yer altını kullansa da. SBahn banliyö treni diyebiliriz, mesela daha uzak mesafede Oranienburg’da bulunan Sachensausen Toplama Kampı’na giden bu trenler. UBahn ise metro. Bu haritada içinde bölgesel trenlerin de (regional trains) bulunduğu planı bulabilirsiniz. Özetle U ve S ile şehrin her yerine ayak basabilirsiniz!
Tüm topluma taşıma araçları için, trenler, tramvay, otobüs, aynı biletler geçerli.
Mükemmel Bir Uygulama
Gerçekten işe yarar, Berlin toplu taşıma ile ilgili tüm sistemleri gösteren şahane bir uygulama. İsmi FahrInfo. Benim en sevdiğim özelliği biraz karmaşık olan bilet mevzuunda beni aydınlatması. Çünkü tüm bilet seçeneklerini gösteren ayrı bir bölümü var. Ayrıca çıkış ve varış noktalarınızı yazdığınızda kullanacağınız hatları, bilet fiyatını gösteriyor. Ulaşım ağı haritası var. Tarifeleri gösteriyor. Hakikaten ben çok beğendim, size de öneririm.
Bilet konusu gerçekten derin Berlin’de. Çeşitleri çok fazla. Örneğin AB günlük bilet 7 euro, ABC 7,70. En fazla 2 saat geçerli olan, aktarmaya izin veren, dönüşü içermeyen tek bilet 2,80 euro gibi. Biletleri binişten önce makinelere okutmayı unutmuyoruz!
Berlin’de metro ile ilgili bizi şaşırtan diğer şey de yerin çok altında olmaması. Özellikle Şişhane metrodan yeryüzüne çıkmaya çalışmak aklıma geldi de 😀 Sadece bir merdiven iniyoruz ve hop metroya biniyoruz. İstasyonlar biraz eski gibi ilk resme tekrar bi bakarsanız. Trenlerde yeni ama nostaljik gibi. Tam ben seveyim diye yapmışlar 😀
Bir yere gittiğimizde toplu taşımayı genelde en az seviyede kullanıyoruz aslında. Mesela Amsterdam’da sürekli yürümüştük, hiç de ihtiyaç duymamıştık. Ama Berlin’de tabii soğuğunda etkisiyle çok fazla kullandık. İstediğin an istediğin yere gitmek de güzelmiş seyahatlerde. Hem Berlin’de gerekiyor da bir süre sonra. Yazının başından da anladığınız üzere biraz da taraflı olduğum için bende fazlasıyla etki bırakmayı başardı.
Diğer yazıyı da okumayı unutmayın, hoşçakalın!
https://www.pinaraksoy.com/10-dereceye-ragmen-ich-liebe-dich-berlin/
No Comments