Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama İstanbul demek, boğaz ile her gün haşır neşir olabilen şanslı ilçeleri demek bence. Uzaklaştıkça iklim de, hayat da, yerleşim de değişiyor sanki. İstanbul’un kimliği buralarda saklı; eskilerin izini taşıyan, ruhu olan, keyifli ve de yer yer efkarlı bir kimlik. O yüzden köşeyi dönünce denizi gördüğümüzde ya da o denizde geçen geminin çaldığı düdüğü duyunca mutlu olmamız. Denizlere çıkan sokaklar bir başka güzel!
Böyle bir girizgahtan sonra, başlıkta Yeniköy Rehberi olunca, konunun nereye bağlanacağı belli 🙂 Beykoz’un karşı komşusu Sarıyer’in en güzel semti. Bence en sakini. Böyle düşünmeme sebep belki uzun yıllar eve Yeniköy’den gidip gelmem ve burada çokça vakit geçirmem olabilir. Şimdilerde hem akbil hem de büyük motorlar olsa da, daha önce küçük dolmuş-motorlar bağlıyordu Beykoz ile Yeniköy’ü birbirine. Boğazın en keyifli, çok da uzun sürmeyen, Beykozlular için ulaşım anlamında nimet olan yolculuğudur bu motor seferleri. Sabah ve akşam aynı saatlerde aynı yüzleri görür, o güne birlikte başlayıp birlikte bitirirsiniz. Artık saatli olan motorlar, önceleri 20 kişi tamamlanınca iskeleden ayrılır, karşı kıyıya varınca da elden ücretleri öderdiniz. Şimdi bu ritüel de yerini teknolojiye ve gelişmiş makinelere bıraktı her zamanki gibi ve bu teknoloji konusu benim kafamda hep çelişkiler yaratmaya devam edecekti 🙂
Hani kendi mahallemize gelince bir rahatlama gelir ya üstümüze, işte İstinye’den köşeden sola doğru kıvrılıp da Yeniköy’e varınca da aynı şeyleri hissediyorum. Ben bir yere gitmeden önce neresi olursa olsun muhakkak önce internet araştırması yapıp, blogları okuduğum için böyle bir rehber hazırlamak istedim. Benim gibi olanlara biraz yardım edebilsin diye.
O zaman en sevdiklerimden başlayalım.
EMEK CAFE
Emek Cafe baya meşhur bir yer, eminim siz de duymuşsunuzdur. Buraya kahvaltıya gelin, menemenleri güzeldir, ondan da söyleyin. Ekmekler kızarmış gelir, yumurtalarda eski sahanlarda. Malzemeler süper kaliteli, hepsi yerinden geliyor diyemem ama burada yapılan kahvaltının mutlu edici bir yanı var. Emsallerine göre daha uygun fiyata doyurucu bir kahvaltı yapabilir, kasadaki amca ile tatlı sohbet edebilir, ikram ettiği şekerden yiyebilirsiniz.
Denizin hemen kenarında olduğunu söylememişim, açık havada denizin dibinde oturabilirsiniz isterseniz. Herkes bunu seviyor ama ben içeriyi daha çok seviyorum nedense. Haftasonları da inanılmaz kalabalık olur, yer bulamayabilirsiniz. Ya erken gideceksiniz, ya sıra bekleyeceksiniz.
TARİHİ YENİKÖY BÖREKÇİSİ
Yeniköy’ün en eskilerinden. O havasını hala koruduğu için de en sevdiklerimden. İsmi börekçi ama içerde börekten çok daha fazlası var. Tatlı, tuzlu kurabiyeler, halka, baklava, peksimet..Hepsi de birbirinden şahane. Hala odun fırınında pişiyor, daha ne olsun.
Ben en çok tatlı kurabiyelerini seviyorum, bizim evde Yeniköy’den gelene en çok sipariş edilen odur 🙂 Sabahları hemen börek çayla geçiştirmek isterseniz adres belli. Gerçi illa sabah olmasına gerek yok ama ilerleyen saatlerde kalmamış olabilir. Zira saat 5’te kurabiye bulamamışlığım vardır.
Ben öyle pastane ürünlerini çok almam, sevmem de ama Tarihi Yeniköy Börekçisi istisna. Size de gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim. En büyük korkum şu an 3. kuşak işletmecisi olan Ahmet Bey’in kızlarının bu işe pek hevesli olmamaları. Bir gün burası kapanırsa gerçekten çok üzülürüm.
TAKANİK BALIK
Yazıyı yazdığım saat itibari ile birazcık acıkmış bulunuyorum ve bu kısımda epey zorlanacağım kesin. Takanik; boğazda rahat rahat balık yiyebileceğimiz balıkçı. Gerçi sadece salatalarını yemek için bile gidebilirim herhalde. Evde bir çok çeşit salata yapmama rağmen onlarınki gibi olmuyor hiç. Masada hoop diye ilk bitiveren salataları. Tabii mısır ekmeklerini atlarsam, o ekmeklere çok büyük haksızlık yapmış olurum. Masaya biraz daha isteyeceğiniz kesin.
Takanik’in İstanbul’da 4 tane şubesi bulunuyor, 2 si Yeniköy’de. Biri iskele sokakta, diğeri de İstinye tarafına doğru. İskele sokaktaki şubesi ilk şubeleri hatta, yüzer tekne konseptinden karaya ilk geçiş yaptıkları. Yeniköy’deki iki şubesi de aynı kalitede, tercih sizin. İskeledeki biraz daha küçük tabi, iç dekorasyonu da daha sevimli. Haftasonları da daha kalabalık oluyor. Ben çok seviyorum Takanik’i, yemekten sonra çay ikram eden işletmeyi kim sevmez ki zaten, siz de seversiniz eminim 🙂
SIRÇACI 14
Sırçacı’da beni ilk etkileyen şey çok şık dekore edilmiş olmasıydı. Yerdeki karolar, sandalyeler, içerdeki avize..Zevkli insanları seviyorum 🙂 Mekan olduğu kadar sunumları da çok özenli Sırçacı’nın. Burada yalnızca kahvaltı denedik, bir kere de kahve ve tatlı için uğramıştık. Ama bunun dışında yemek yemek ya da atıştırmak için de uğrayabilirsiniz. Geceleri de eğlence devam ediyor bildiğim kadarıyla.
Sırçacı’da kahvaltı çok çeşitli. Serpme kahvaltınızı zenginleştirmek için Antep katmerinden mıhlamaya, gözlemeden böreğe kadar bir çok çeşit var. Tabi bunlar ek olarak isterseniz. Serpme kahvaltının içinde peynir, bal kaymak, reçel, zeytin, ev yapımı ekmekler ve domates salatalık var. Maalesef çay yok, ayrıca bardak ya da demlikle alıyorsunuz. Yumurta seçenekleri de çok fazla. Seçenekler içinde ‘benedict’ ve ‘simit arası yumurta’ denemişliğimiz vardır. Lezzet olarak hep memnun kalıyoruz. Fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde. Özellikle haftasonu için rezervasyon şart.
EMEK MANTI EVİ
Hamurişini bazılarımız daha çok bazılarımız daha az seviyor ama hepimiz seviyoruz bence, kabul edelim. Eğer İtalya’da değilsem, dışarda makarna yemeyi pek sevmem, evde de şahane soslarla çok güzel makarnalar yapabiliriz. Ama mantı öyle mi? Kaçınız evde mantı açıyorsunuz ki, yoksa yapıyor musunuz 😀 Ben anneannemin yaptığından yaptığına mantı yiyorum, çok da güzel yapar. Siz de benim gibiyseniz Emek’e gidip, bir sürü mantı çeşidi içinden seçim yapmakta zorlanabilirsiniz.
Porsiyonlar resimde gördüğünüz gibi. Ön taraftaki Özbek Mantısı, arkadaki ise Sinop Mantısı. Tatları gayet güzel. Bir de menüde aklıma takılan el açması börekler var, özellikle çiğ börek ki anneannem efsane yapar. Demem o ki arada kaçamak yapmak için Emek Mantı Evi’ne gelebilirsiniz. Merak etmeyin, keyifle ve arada yenen yemekler kilo yapmaz 🙂
MUA GELATIERI D’ITALIA
İtalyanca derslerinde aklıma kazınan bir kelime varsa o da ‘gelato’dur. Hiç kaçırmam, gözlerim radar gibidir, içinde gelato olanı hemen seçer 😀 Çünkü dondurmaya bayılırım, arama hiç mesafe koyamam, sınırım da yoktur istediğim kadar yerim. Tabi söylediklerim paketli hazır dondurmalar için geçerli değil, onları dondurma olarak değil bir çeşit tatlı olarak görürüm. Yemeyeli de baya olmuştur. Yazlık yerlerde kendi yapıp satan dondurmacıların keyfini bir yana koyarsak, Mua’da yapay renklendirici, koruyucu, tatlandırıcı içermemesi ile benim gönlümü çalmıştı.
Mua’da sezondaki meyvelere göre dondurma çeşitleri de değişiyor. Çok değişik çeşitler bulmak mümkün burada da. Benim favorim tabiki de her zaman çikolatalı olanlar, Mua’nın bitter çikolatalı dondurması da bence efsane. 2 çeşit kapta dondurmanın fiyatı 8 TL.
Yeniköy’ün yenilerinden Yeniköy Lokantası ve Nanny Istanbul ‘u da rehbere koymak lazım. Onlar hakkında daha önce yazmıştım, üzerlerine tıklayarak okuyabilirsiniz.
Elimde fotoğrafları olmasa da bahsetmek istediğim birkaç yer daha var. İlki Tribeca. Yeniköy’de ne zaman hamburger yemek istesem buraya gideriz çünkü hamburger ekmeği yerine bagel yemek çok daha güzel 🙂 Bu arada ben bagelin ne olduğunu ilk orada yediğimde öğrendim, siz de bilmiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz. Tribeca sakin ve keyifli vakit geçirmek isterseniz biçilmiş kaftan.
İkincisi Vagabondos. Burası da mini mini ve sevimli, İtalyan lezzetleri sunan bir restoran. Hele o küçük terası. Her geçişte o terasa bakar, bir yaz akşamında oturmayı hayal ederdim. Henüz o hayalim gerçekleşmedi 😀 Ama pizza ve lazanyasını bayıla bayıla yemişliğimiz de yok değil. Fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde, bence burası tam bir keyif mekanı.
Kahve için Caffe Nero‘ya uğrayabilirsiniz, bir zamanlar evden daha çok zaman geçiriyorduk burada, en tatlı NERO şubesi. Nanny de çok güzel kahveler yapıyor. Ferah ferah bir türk kahvesi içeyim derseniz de Yeniköy Kahvesi. Burayı bir ben sevemedim herhalde, sadece yerini seviyorum 🙂
Yeniköy’de daha bir çok mekan var tabii, ben deneyimlediklerimi anlattım sadece. Zaten baya uzun oldu, daha da uzamasın diye atladıklarım da var pek yazmaya değer görmediğim.
Yeniköy sadece mekan mı, tabiki değil. Ara sokaklara girerseniz çok güzel evler görürsünüz. Sahilde ise yalılara bakar bakar merak edersiniz. En merak edilesi olanı da şöyle koyayım;
Kendisi Erbilgin Yalısı olup tam 100 milyon Euro değerinde. Üzülmeyin, zaten Katarlı bir iş adamı bizden önce almış. Ne hoş 😀
Avusturya’ya gitmeyi düşünenler varsa, Avusturya Konsolosluğu’da Yeniköy’de. Hem de tam denizin görünmeye başladığı yerde. Hep olduğu gibi bu konsolosluğun da binası çok güzel. Karşısında da yüzer tekne bir balıkçı var. Ben hiç yemedim ama sevenleri varmış. Buradan başlayıp taa Sarıyer’e kadar güzel güzel, boğaz havası ala ala yürüyebilirsiniz. Havalar güzelleştiğinde çok güzel oluyor.
Sahil tarafına gitmişken aklıma geldi. Tarabya tarafına doğru giderken de hemen solda Kaşıbeyaz var. Restoran ama tatlı da satıyorlar. Baklava sevmeyen ben, sadece buranınkini yiyorum. Bir de Antep’te yerim herhalde 😀
Atladığım yerler muhakkak olmuştur yazarken kırk kere düşündüm ama. Sizin öneriniz varsa mutlaka yazın, bunca zamandır keşfedemediğim bir güzellik varsa daha fazla kaçırmayayım.
Şu haritayı da koyup bitireyim. Siz videoyu izlemeyi unutmayın 🙂
No Comments